Fark ettiniz mi bilmem ama olan biten onca şeye rağmen derin bir sessizlik var ülkenin üstünde. Normal zamanlarda bir araya gelmesi mümkün olmayan tüm şer güçleri birleşmiş hazırlık yapıyorlar. Beş benzemez bir araya gelmiş anlayacağınız.

Bıkmadılar, bıkmayacaklar.

Lakin bilmezler ki bu topraklarda evdeki hesap çarşıya uymaz.

Aslında tüm bu olanlar karşısında çuvaldızı önce kendimize batırmak lazım. Zira 17 senelik tek parti iktidarının en kötü kabinesini ne yazık ki bu sisteme denk geldi. .

Orman ve Tarım bakanının bağrımızı yakan orman yangınları sonrası açıklamalarını duyan tüm akli selim insanlar tepki gösteriyor. Nasıl göstermesinler ki? Yangın söndürme uçaklarının motoru yokmuş tıpkı Vizontele filmindeki motoru olmayan araba gibi. Birileri bu beyefendiye devlet adamlığının ciddi bir iş olduğunu hatırlatmalı. Yoksa millet hatırlatır alimallah.

Yeri gelmişken yangın söndürme uçaklarının motoru yok da bizim babayiğitlerin yapacağı yerli arabadan haber var mı?

Yok!

Karoseri,ankastre ve montajcılığı sanayi sayan bu babayiğitlere bu ayıp yeter de artar bile.

17 senedir kader birliği ettiğimiz işçiler ve memurlarımızla yapılan toplu iş görüşmelerinde yaşananlar, mikrofon skandalı yenilir yutulur gibi değil. Hele hele arkasından Türk İş başkanının yaptığı açıklamalar. Herkes ayıbını götürüp başka yerlere bağlamaktan vazgeçip işine baksın artık. Söylemeden geçemeyeceğim görüşü, amacı, iştigal konusu ne olursa olsun ülkede birçok kurumun içi boşalmış durumda ve işgal altında.

Yol yakınken biz buradan uyaralım ülkenin en acil ihtiyacı kabine değişikliği ve liyakatlı insanların acilen iş başına gelmesidir. Birileri bunu istiyor diye değil artık bu kabine Sayın Cumhurbaşkanının performans ve standartlarına uymuyor.

Aynı şekilde kazuistik olarak yani aşırı düzenleyici olarak hazırlanan 1980 Anayasası ile Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bir biriyle uyuşmuyor. Sistem bu haliyle uygulamada sıkıntı yaratıyor ve haklı olarak eleştiriliyor. Prematüre doğan bu sistemi daha etkin ve tartışmasız hale getirmek için bu yönde bir düzenleme yapılması artık büyük önem arz ediyor.

2007-2010 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcılığı ve sonrasında Londra büyükelçiliği yapan ve şimdilere CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Ahmet Ünal Çeviköz, “Değil 4 isterseniz 14 tane gemi bulundurun, Türkiye’nin doğu Akdeniz politikası karaya oturmuştur” demiş. Daha önce YPG, S/400 konusunda ve NATO ile ilişkilerde de böyle çıkışlar yapmıştı.

Hadi biz dışarıdan alıştık böyle çıkışlara da içimizdeki Amerikalılar ve sadık NATO’culara ne oluyor? Akdeniz’deki gemiler sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? CHP’nin dış ilişkileri içimizdeki Amerikalılara kaldıysa vay halimize.

CHP’nin ve Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir derken her zamanki gibi bugünleri görerek söylüyordu. Söylüyordu söylemesine de bugünkü CHP o hedeften ve emperyalizmle mücadeleden çok uzakta.

Monşer Çeviköz CHP’yi Amerikan büyükelçiliği ya da NATO karargahı olarak görüyorsa derhal istifa etsin o görevden. İstifa eder mi bilmem ama benim bildiğim balık baştan kokarmış.

ABD ve AB’den yapılan tüm baskılara rağmen Akdeniz’de çıkarlarımızı dengelediğimiz bu zamanda işler kötüye giderse herkes hazır olsun bir gecede adaya çıktığımız gibi bir gecede ana vatana ilhak eder hiç çekinmeden bir kez daha kanla yazarız tarihi.

Şimdilere şer odakları bugünlerde hep bir ağızdan “Siyasal İslamcılığın” dibe vurduğu tezini destekliyorlar ki asıl amaç tüm kazanımları yok etmek. Malum bizim dönekler de asıllarını unutup bu amaca hizmette geri kalmıyorlar. Nasıl kalsınlar ki? Ağababalarının direktifleri ve koltuk sevdası din ve imandan, kutlu davadan önce geliyor. Bir kez daha yazayım kıblesi Londra olanların bu ülkeye bu kutlu davaya verebilecekleri hiçbir şey yoktur.

Son olarak yeni parti arayışında olanlara gönül dostu Mevlana’dan bir sözle seslenelim;

“Tut ki Ali’den sana miras kaldı Zülfikar. Sen de Ali’nin yüreği yoksa Zülfikar neye yarar?

Kalın sağlıcakla.