Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni parti kurmak isteyenlere karşı; “Bu tür ihanetlerin içersinde olanlar bedelini de ağır öderler” demişti.
Bu sözler Ankara koridorlarında oldukça yankılandı ve hemen akabinde karşı sorular geldi; Hukuken mi ödeyecekler, siyaseten mi ödeyecekler? Siz, kurucu ekibiniz ve Refah Partisi milletvekilleri AK Partiyi kurarak merhum Erbakan’a ihanet mi ettiniz?
Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan gibi bedel ödemeyen, suya sabuna dokunmayıp, hatırlarda kalan tek cümle etmeden bir yerlere gelenlerin bedelden anlayacaklarını hiç zannetmiyorum. İçinde olmadıkları davanın siyasi bedelini zaten dışarıda kalarak ödediklerini düşünüyorlarsa da yanılıyorlar.
Refah partisinden ayrılmak suretiyle yıllardır tek başına iktidar olma amacı güden bu kutlu davayı 17 sene boyunca tek başına iktidara taşıyan, askeri vesayeti bitiren, 1000 yıl sürecek diyen 28 Şubat’çılara rağmen kişisel ve ekonomik özgürlükleri halkına kazandıran bir liderle kendilerini bir tutanlar bir kez daha aynaya baksınlar.
Tek başına iktidarla taçlandırılan bu kutlu yürüyüşü kendi ihanetleri ile bir tutup Erbakan’a ihanet etti diye nitelendirenler tek başına iktidar olacaklarına mı inanıyorlar yoksa Erdoğan’sız bir senaryonun figüranı olacaklarını mı göz ardı ediyorlar.
Bir siyasi parti için en önemli hedef; tek başına iktidar olmaktır gerisi ise lafügüzaftır. Hali hazırda tek başına iktidarken bu arayış davaya ve millete hizmet etme amacından çok şahsi çıkar taşımaktadır. Madem daha iyi yapacaklarını düşünüyorlar, eksiklik olduğunu dile getiriyorlar, buyursunlar gelsinler bu kutlu çatı altında herkese yer var. Lakin amaçları başka!
Su testisi kırılmadan buradan bir kez daha hatırlatalım, kendilerini dev aynasında görenlerin toplumda bir karşılığı yok. Bu milletin yeni partiden ziyade devletin ve milletin bekasını şahsi emellerinden üstün tutacak yerli ve milli siyasetçilere ihtiyacı var. Hem de hiç olmadığı kadar.
Bu bağlamda dünya ekonomilerde yaşanan dalgalanmalar ve FED’in faiz indirim politikası karşısında yeni parti tartışmalarını bir yana bırakıp bir an evvel işsizlik, ekonominin canlandırılması ve yatırımlara odaklanmak şart.
Aynı şekilde yerel siyasetle vakit kaybetmek yerine Hong Kong’da başlayan gösterilere, yeniden karıştırılmak isteyen Balkan’lara, Türki Cumhuriyet’lerdeki iktidar değişikliklerine, Suriye’nin doğusuna odaklanmak lazım. Küresel güçler huzur ortamını bozmaya çalışırken Arap rejimleri de artık ekonomik ömrünü tamamlamak üzere.
Kısa vadeli değil uzun vadeli politikalar üretmek için her zamankinden çok güçlü bir iktidara ihtiyaç var. Gayrı milli unsurları temizlediğimiz, uzun vadeli ve kararlı politikalar ürettiğimiz için şimdi bir avuç kalan yerli işbirlikçileri ile daha çok üstümüze gelecekler.
Gelecekleri varsa görecekleri de var…
Kalın sağlıcakla..