(İGFA) - Lüleburgaz LYSA Yıldızlar Sanat Akademisi’nde gerçekleşen toplantıda Trakya’ya yapılacak; Nükleer Santral,  Trakya Bölge Çevre Düzeni Planları, Meriç Nehrinden Çorlu-Çerkezköy Sanayilerine Su Temini Projesi, İklim değişikliği ve kuraklık ve Trakya’ya açılmakta olan yeni sanayi alanları, madencilik faaliyetleri ile ilgili görüş alışverişinde bulunuldu.

Keşan Kent Konseyi Başkanı Uğur Özdağlı toplantı ile ilgili bir sonuç bildirgeasi yayınladığını açıkladı.

“Toplumun genelini ilgilendiren, gelecek kuşakları riske sokan, canlılara, yaşam alanlarına, çevreye ve doğaya zarar veren her türlü yıkım projesine karşı toplumsal, bilimsel ve hukuksal mücadelemiz devam edecektir. Dünyanın sayılı Asya ve Avrupa’nın en büyük subasar longoz ormanları buradadır. Istrancalar ülkemizin nefes soluk borusudur, içme suyu kaynağıdır. Longoz ormanları ve Istrancalar birçok bitki ve canlının yaşam alanı olup, endemik türlere sahiptir. Ana kuş göç yollarımızı, Trakyamızın cevheri Longoz Ormanlarımızı, İğneada’yı, Kıyıköy’ü, bir bütün olarak Trakyamızı akıl dışı ölümcül projelere kurban edilmesine karşı tüm gücümüzle yaşamı ve doğamızı savunacağız. Trakya, tarım arazileri, deniz, orman ve su olarak çok önemli ve özeldir. Trakya çok özel ekolojik değerlere sahip bir bölgedir. Trakya’ya yıkım getiren yatırımlar, sağlık, hava, su, orman, deniz ve tarım açısından büyük tehlikeler yaratmaktadır. Bu tehlikeyi bertaraf etmek vatan, insanlık savunmasıdır.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının, Trakya’da yapımı planlanan nükleer enerji santraline yönelik Çin ile görüşmeler yürüttüklerini belirterek “Hükümetler arası anlaşmayı birkaç ay içinde sonuçlandırmak için çalışıyoruz.” demeci aslında felaket çanlarının Trakya için çaldığını göstermektedir.

Çernobil Nükleer Santral faciasından ders almamak, bilime karşı çıkmaktır. Halen enerji arz fazlalığının yaşandığı ülkemizde daha fazla rant ve kar için bölgemizin ve dünyanın yok oluş projelerine dayanışmayla karşı çıkacağız. Çernobil ve Fukuşima felaketlerinin yarattığı yıkımın etkilerinin devam ettiği günümüzde, Nükleer Santral başta olmak üzere ekolojik yıkım politikaları açısından son derece kritik bir döneme giriyoruz.

Trakya’da Nükleer Santral projesine karşı duruş yöntemleri değerlendirilmiş, tüm meslek odaları, barolar, dernekler, bilim insanları, demokratik tüm kurum ve kuruluşlara güç birliği çağrısı kararı alınmıştır. Trakya Bölgesinde Nükleer Santral yapılmasına karşı çıkmak, henüz dünyada hiçbir ülkenin risklerini sıfırlayamadığı bu endüstriye izin vermemek başta olmak üzere her türlü bilimsel, toplumsal vs. etkinlikler yürütmek üzere bölgemizde bir Nükleer Santral Karşıtı Platform kurulmasına karar verilmiştir. Beklenen büyük İstanbul depremi kapıda iken ve tarihte İstanbul depremleri yüzünden büyük yıkımlar yaşamış Trakya’ya kurulmaya çalışılan Nükleer Santralin oluşturacağıriskler akılda tutulmalıdır.

Kurulum maliyeti on milyarlarca doları bulan (kuruluşundan işletmesine, radyoaktif çekirdeğinden bakımına, teknolojisinde tamamen dışa bağımlı olduğumuz) yeni bir nükleer santralin halkımıza ve bölgemize getireceği çok büyük, fazladan riskler göz ardı edilemez. Karar vericilerin Ekolojik açıdan sakıncalı projelere, şeffaf ve demokratik yönetim ilkelerini bir tarafa bırakarak sermayeci anlayışa taviz ve onay vermelerini kabul etmiyoruz.

Trakya Kalkınma Ajansı ev sahipliğinde 1/100.000 ÖLÇEKLİ TRAKYA ALT BÖLGESİ ERGENE HAVZASI REVİZYON ÇEVRE DÜZENİ PLANINDA REVİZYON ÇALIŞMALARI sonucunda bir çalışma raporu hazırlanmış olduğunu görüyoruz. Bu çalışmalar daha çok resmi kurumlar ve belediyelerin katılımıyla yapılmıştır. Bu çalışmada bölgede yaşayanların, Üniversitelerin, TMMOB, TTB, TBB, Meslek Odaları, STK lar ve Trakya Kent Konseylerinin görüş ve önerileri alınmamıştır. Planlamada uzlaşı olmadan yaşayanların temsilcilerinin görüşlerinin alınmaması, planlamanın daha çok atanmışlar tarafından şekillendirildiğini göstermektedir. Bakanlık yapmakta olduğu bölgesel çevre düzeni plan çalışmalarında Danıştay ve İdare Mahkemesi kararlarını dikkate almak zorundadır. Bunun için de Trakya Belediyeler Birliği, Marmara Belediyeler Birliği planlama çalışmalarında aktif rol almalı ve sürece hakim olmalıdır. Belediye Birlikleri gerek Nükleer Santral gerekse de Bölgesel Planlamaya dair gelişmeleri ve çalışmaları kamuoyuyla sürekli paylaşmalı ve halkımızı bilgilendirmelidirler. Halkın oylarıyla seçilmiş yetkilileri Trakya’nın talan edilmesine ve yıkım getiren projelere karşı göreve davet ediyoruz.

Siyasi iktidarın Bakanlık ve Kalkınma Ajansı ile ortaklaşa, yargı kararlarını dikkate almadan, planlama toplantılarına halkın temsilcilerini sokmadan yapılmakta olan Trakya Bölge Planlamasına itirazımız var. Başta Ergene Nehrinin adeta bölge sanayisinin kanalizasyonuna dönüşmesi, kadmiyum, kurşun gibi en zehirli kimyasal toksik maddeler ile bölgedeki su, gıda, hayvan, insan sağlığı güvenliğini tehdit sorunlarının yargı kararlarına rağmen bertaraf edilmemesi olmak üzere; şeffaf ve adil yönetim ilkelerine uyulmayarak yeni bölgesel ve kentsel planların yapılmasına karşı itirazlarımızı yapacağız. Bu amaçla bir çalışma grubu kurulacaktır. Bu çalışma grubu yerel yönetimlere ve belediye birliklerine ziyaretler düzenleyerek, toplumsal duyarlılığın ve bölgesel dayanışmanın oluşması için çalışmalar yürütecektir. Meriç Nehri suyu ve tüm ekosistemi ile başta tüm Trakya bölgesi ve Türkiye olmak üzere gıda egemenliği ve güvenliği açısından yaşamsaldır. Uluslararası su olup tüm insanlık için bir ortak değer olduğu ve bölgesel önemi unutulmamalıdır. Trakya Platformu Meriç Nehri’nin suyunun tarım açısından önemini vurgular ve kuraklıkla birlikte oluşabilecek bir tarımsal üretim krizini önlemek için Trakya’nın tarımsal sulama projelerinin ivedilikle tamamlanmasını siyasi iktidardan talep eder. Su hakkı çerçevesinde öncelik canlılar, tarım ve hayvancılıktır. Kirlilik ortaya çıktıktan sonra bertaraf yöntemlerini tartışmak yerine akılcı olan kirliliğin kaynağında engellenmesidir.

Ergene Derin Deniz Deşarjı projesinin akılcı olmadığını, sanayi ve kentsel kirliliği Marmara Denizi’ne taşımak olduğunu yıllar önce söylemiştik. Bugün sanayinin atıkları Marmara Denizi’ne fütursuzca basılıyorsa müsilaj oluşumunun sebebi, Marmara Denizi’ni katledenler açıkça bellidir. Sanayi tesislerinin tümünün ileri kimyasal arıtma tesislerini kurmasını ve çalıştırmasını sağlamak, hiçbir atığın arıtılmış dahi olsa denize ve nehre bırakılmamasını sağlamak Bakanlığın başlıca görevidir. Trakya Bölgesinin tüm çevre ve kent sorunlarını saptama, izleme, önleme ve mücadele etme amacıyla faaliyet gösteren Trakya Platformu, kamuoyunun yararlanması amacıyla birikimlerini arşivlemeyi ve kullanıma açmayı kararlaştırmıştır. Trakya Platformu iklim krizinin bu yüzyılın en büyük sorunu olduğunun bilincindedir. Trakya Platformu İklim krizi ile mücadelenin başarıya ulaşmasının, doğaya yıkım getiren her tür yatırım ve projeye karşı bilimsel, hukuksal ve toplumsal mücadele verilmesi ile olacağını bir kez daha vurgular.

Kamu idaresinin bilime ve hukuka aykırı kararları ve hatalı planlamalar sonucunda Madencilik faaliyetleri orman ve su varlıklarımızı yok etmektedir. Plansız-arıtmasız çalışan sanayi tesisleri, yeraltı sularımızı kendi ticari üretimleri için yok ederken, atıklarını Ergene nehri ve havzasına bırakarak bölgemizde canlı yaşamı, sağlık, tarım, yeraltı ve yer üstü suları da yok etmektedir. Ergene havzasındaki kirletmeyi engellemeyen ve Trakya’ya kasteden projelere dur demeyen planlama çalışmasının halkımıza ve bölgemize hiçbir yararı yoktur.

Konya Selçuklu'da anlamlı etkinlik Konya Selçuklu'da anlamlı etkinlik

Trakya Platformu, Tek Sağlık/’Onehealth’ kavramının ayırdında olarak çevreyi ve yaşam alanlarını korumanın sadece yurttaşların değil seçilenlerin ve atananların asli görevi olduğunu tekrar tekrar vurgular. Kamuoyuna saygı ile duyururuz.”