Türkiye yüzyılı hedefinde ülkemiz için son derece önem arz eden seçim yılına nihayet girmiş bulunmaktayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 14 Mayıs 2023 tarihini işaret etmesinin ardından birbirine benzemez altılı masa figüranlarını korku sardı.
Nasıl sarmasın ki?
Daha düne kadar erken seçim kararı al, çık karşımıza, seni sandıkta yeneceğiz, seni emekli edeceğiz söylemlerinden, aday olamazsına gelmek oldukça düşündürücü.
Muhtar bile olamazsın dedikleri bu halk adamına şimdi de 367 krizinden sonra Anayasa’nın 116.maddesini engel çıkarmaya çalışsalar da Türkiye artık eski Türkiye değil. Bu sığ ve suni tartışmalarla kaybedecek 5 dakikamız bile yok.
Bakmayın siz bu altılı masanın seçim naraları attığına daha adayları bile belli değil. Adayları belli olmadığı gibi şimdiden cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık, milletvekilliği derdine düşmüşler.
Nasıl düşmesinler ki?
CHP dışında hiçbirinin bir ağırlığı ya da toplumda karşılığı yok. Tabiri caizse her biri köprüyü geçene kadar bir diğerini kullanma ve kullanım sürelerini uzatma derdinde. Geçmişlerine bakıldığında ülkeye gram faydası olmayan bu birbirine benzemezler mi cumhuriyetin 100. yılına yön verecekler?
Bir de kalkmışlar, utanmadan sıkılmadan, artık yeter söz milletin diyorlar. Bu millet sözünü 20 yıldır sandıkta söylüyor zaten. Kendilerine ait bir sloganları dahi yokken milletimiz en iyi cevabı dün olduğu gibi yine sandıkta verecektir.
Farkında mısınız bilmem ama bu altılı masanın bir ayağı okyanus ötesinde, bir ayağı İngiltere’de, bir ayağı faiz baronlarında, bir ayağı da çukurda. Bırakın ülkeyi refaha taşımaya, altı kişiyi taşımaya hali de yok, ruhu da.
Bu sütunlarda Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na; “Çınarın altında çınar bitmez”, Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’a; “Ümmeti Bildenbergçiler mi kurtaracak, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na; “Sıranı bekle” demiştik ve o günden bugüne de durumlarında bir değişiklik olmadı.
Son olarak Davos’ta kulis yapan Babacan’ın anayasa ve Kürt sorununa ilişkin çıkışlarına tecrübeli siyasetçi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Sen git çocuk bezi satmaya devam et” cümlesi son yıllarda siyaseten verilen en güzel cevaptı.
Hatırlatmakta yarar var bu birbirine benzemezlerin birde akıl hocaları, ahirete göçen kraliçenin gülü, Abdullah Gül var. Her zamanki gibi boğazdaki yalısında kendisi için uygun ortamı bekliyor. Hepsini toplayıp, çarpsanız nafile! Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kestiği tırnak bile etmiyorlar.
İçeride bunlar olurken Ukrayna/Rusya savaşında taraf olan yedi düvele karşı barış için tek başına mücadele eden, tahıl koridorunu açan, esir takasını gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı İngiliz The Economist dergisi ülke felaketin eşiğinde başlığı atmış. Atmış atmasına da bunların Türk halkında karşılığı olmadığı gibi bu küstah başlıklar ne ilk ne de son olacak.
Bugün silah için Avrupa ve ABD’ye el açan Ukrayna’nın halini görüp şahlanan Türk savunma sanayiine, insansız hava araçlarına laf eden çapsız siyasetçilere söyleyecek laf bulmak çok zor. Baykar’ın insansız hava araçları bırakın terörle mücadeleyi, dünya savaş stratejilerini değiştirip milyarlarca dolarlık tankı, tüfeği, zırhlıyı çöp etti. Kısa bir süre önce suya indirdiğimiz TCG Anadolu amfibi hücum gemimiz, SİHA’lar ile uçak gemilerini aratmayacak. Uzun menzilli füzelerimiz Atina’nın sesini kesiverdi.
Sıra sır dolu seyahatler, büyükelçilerle toplantılar, İngiltere’deki tefecilerle derin pazarlık yapanların sandıkta seslerini kısmaya geldi.
Kalın sağlıcakla…