Muhammed Tayyar Türkeş : Bürokraside Kanser ve gizli direniş
Şehir hastaneleriyle sağlık sektöründe atılan dev adımların yerli ilaç, görüntüleme ve sarf malzemeleriyle tamamlanması en az savunma sanayi kadar büyük önem arz etmektedir. Zira ilaç, tıbbi teşhis ve tedavi sistemlerinde dışa bağımlılık o kadar artmıştır ki bu durum sağlık sektöründe tekelleşme ve küresel şirketlerin kuşatmasını da beraberinde getirmiştir.
Sağlık harcamaları yıllara sarih şekilde kat ve kat artarken küresel ilaç, tıbbi teknoloji ve sigorta şirketleri, bu süreçte modelin şekillenmesi ve fiyatlandırılması için giderek daha fazla baskı oluşturmuşlar, ortaya çıkan sağlık hizmeti pazarında en büyük paya ve etkiye sahip unsurlar olarak öne çıkmışlardır.
Anayasamızın 56.maddesiyle güvence altına alınmış sağlık sektöründe dışa bağımlılık, tekelleşme ve küresel kuşatma yetmezmiş gibi gözü dönmüş özel hastane zincirleri de bu kuşatmaya katılınca mevcut tehlikeyi görmemek için kör olmak gerekir.
Nitekim 2019 yılında yapılan 6.Türk Tıp Dünyası Kongresinde Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; “ Yerli ilaç, aşı ve cihaz üretimini öyle sadece, adı yerli kendisi yine dışa bağımlı şekilde değil, formülünün geliştirilmesinden nihai ürüne kadar tüm aşamalarıyla kendimize ait hale getirmekte kararlıyız. Vatandaşlarımızdan bazılarının yabancı menşeli ilaçlara ve aşılara mesafeli yaklaştığını görüyoruz. İlaçları ve aşıları halkımızın hassasiyetlerine uygun şekilde üretip hizmete sunduğumuzda bu sorunu aşmış olacağız. Kamuda ve özel sektörde ilaç, aşı ve cihaz üretimlerinin gerçek anlamda millileştirilmesi hususunda gizli bir direniş olduğunu da biliyorum. Ülkemiz açıdan stratejik öncelik olarak gördüğümüz bu hususta atılan tüm adımları ve yapılan tüm engellemeleri çok daha yakından takip altına alacağımızın bilinmesini istiyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde milletimizin ve tüm insanlığın şifa vesilesi kurumlarımızla tıkır tıkır işleyen sistemimizle sağlık alanında ülkemizin yerini çok daha yüksek bir noktaya çıkartacağız.”
Bugün yazımızı Sayın Cumhurbaşkanımızın bu tespit ve gizli direnişe, emperyalist kuşatmaya ayırıp sahadan örnek vereceğiz.
Genel Sağlık İş Sendikası’nın 2018 yılında hazırladığı raporda geçtiği üzere, ülkemizin 2.6 milyar dolarlık bir tıbbi cihaz pazarı söz konusudur. Bu pazarın % 85 i ise ithalattır. Dünya tıbbi cihaz pazarı toplam geliri 2018 itibari ile 498 milyar dolara çıkmış durumdadır. Dünyadaki en büyük 30 tıbbi cihaz şirketi, küresel pazarın yüzde 89’una hâkimdir. Tüm Tıbbi Cihaz Üretici Ve Tedarikçi Dernekleri Federasyonu ve Türkiye Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası tarafından 2021 Aralık ayında Deloitte şirketine hazırlattırılan raporda Türkiye tıbbi cihaz pazarı 2020 yılında 2,4 milyar USD’dir. Tıbbi cihaz sektörü 2020 yılında 933 milyon USD ihracat, 2,1 milyar USD ithalat gerçekleştirerek 1,1 milyar USD cari açık vermiştir
Türkiye Sağlık İstatistikleri Yıllığına göre; Yataklı Tedavi Kurumlarında, tıbbi cihazların kullanım sayısı OECD ülkeleri içinde ilk sıradadır. Bu kadar büyük kullanıma rağmen tıbbi cihaz ve aletlerin nerdeyse tamamının yurt dışından ithal edilmesi, mevcut tıbbi cihaz ve aletlerin bakım-onarım-kalibrasyonunun yapılmasıyla ilgili biyomedikal mühendislik hizmetlerinin yetersizliği, mevcut tıbbi cihaz ve aletlerin etkin bir şekilde kullanılmaması, planlama ve koordinasyon eksikliği nedeniyle gereksiz veya uygun olmayan cihazların edinilmesi, tıbbi cihaz ve sarf malzemelerinin üretimleri, satışı, belgelendirilmeleri ve ithalatları üzerinde yeterli ve uygun denetimin olmaması sorunları beraberinde getirmektedir.
Bu konuda sektörden tarafıma yapılan ihbarda, MEDİTEL MEDİKAL TEKNİK ELEKTORONİK A.Ş. tarafından ithalatı yapılan kanser tedavisinde kullanılan ACCURAY (Tomotherapy) cihazlarının satış öncesi ve sonrasının yetkili kurumlar tarafından incelenmesi istenmiştir.
Gelen ihbarda teknik özellik bahanesiyle rekabeti önleyici özel şartnamelerle oluşturulan tekel yapılanması ve ona bu olanağı sağlayan bürokratik rant üçgeninde üniversite ve şehir hastaneleri ihalelerinde aracı şirketler üzerinden yapılan satışlar ve sonrasında ACCURAY (Tomotherapy) Sistemleri Bakım Onarım Sözleşmesi adı altında aylık 20.000 USD üzerinden bakım sözleşmeleri ile sürekli hale getirilen gelirlerin rekabeti engellediği, hakimiyetin kötüye kullanıldığı iddia edilmiştir.
Bu bağlamda Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesince yapılan ihale ve ihale sonrası yapılan şikayet ve itirazların nasıl bertaraf edildiğinin, son 10 yılda kanser tanı, tedavi, görüntüleme cihazlarına ilişkin kamu alım ihalelerinin titizlikle araştırılması talep edilmiştir.
Biz bu sütunlardan Sayın Cumhurbaşkanımızın yıllar öncesinden dikkat çektiği hususlara ve gizli direnişe karşı kamuoyunu bilgilendirme ve ihbar görevimizi yerine getirmiş olalım ve ihbar konusunda topu ilgili kurumlara atalım. Biliyoruz ki bu gizli direniş ve işbirlikçileri kanserden daha tehlikeli olup yayılmasına asla izin vermemeliyiz.
Emin olun yerli savunma ve silah sanayimiz, İHA ve SİHA’larımız nasıl dosta güven düşmana korku salıyorsa pandemi döneminde görüldüğü üzere yerli ilaç, aşı ve cihaz üretimimiz de bu seviyeye ulaşacaktır. Tıbbi görüntüleme cihaz üretimine başlayan güzide kuruluşumuz Aselsan’a bu noktada her zamankinden daha fazla görev düşmektedir.
Cumhuriyetimizin 100.yılında her alanda yerli ve milli üretimde var olan gizli direnişi kırmak ve yerli işbirlikçilerini ortaya çıkarıp haddini bildirmek hepimizin boyun borcudur.
Kalın sağlıcakla…